Pazartesi, Kasım 09, 2009

Avon süper curlacious maskara

Avon bu rimelin reklamını öyle bir yaptı ki almasaydım meraktan çatlardım heralde, son zamanlarda öyle ki kafamı nereye çevirsem bu rimelle ilgili bir şeyler görmeye başlamıştım. İyi ki de almışım diyorum şimdilerde çünkü çoook beğendim.



Hele de fırçasının kıvraklığı rimeli çok kullanışlı hale getiriyor, bir çok markada bir çok kıvrık fırçalı rimel bulmak mümkün tabiki ama bu şimdiye kadar denediklerim arasında en kullanışlısı. Etkilerine gelince, çok doğal duruyor asla topaklanma yapmıyor ve pütür pütür bir görüntü vermiyor, kirpikleri iyi uzatıyor amaaa dolgunluk konusunda daha iyi olabilirdi bence ama gene de benim için yeterli. Temizlemeside oldukça kolay olmasına rağmen gün içinde asla akma bulaşma pul pul dökülme olmuyor.

Tanıtımlarında da duymuşsunuzdur en büyük vaatleri kirpikleri kıvırması. Gerçektende bu konuda başarılı alttaki fotoğrafta hiç bir kirpik kıvırıcı alet kullanmadığım halde benim dümdüz kirpiklerimi gayet güzel kıvırdı. Son olarak tek kelime söyleyebilirim bu rimel sayesinde, avon süper shock maskaranın pabucu dama gitti.

not1: rimelin fırçasınıda defalarca kez çektim buraya ekliyecektim güya ama hiçbir fotoğrafında net çıkmamış. sırf fırçanın fotoğrafıda olsun diyede burda görüntü kirliliği yapmak istemedim. üzgünüm:(
not2: fotoğraflar rimel sürüldükten 3 saat sonra çekilmiştir;)
not3:1. fotoğraf bir, 2. fotoğraf 2 kat sürülmüş halidir.

Tekrar görüşene dek sevgiyle kalın...

Pazar, Kasım 08, 2009

Avon perfect wear eyeliner

Öncelikle bir kez daha bloğumu bu kadar uzun süre boş bıraktığım için özür diliyorum. Ne yazık ki bu aralar 1 günü 3 gün olarak yaşıyorum ve bazen yemek yemeyi bile unutuyorum hatta en son ne zaman yemek yediğimi bile:( (bu postu bitiriyim mutfağa saldırı düzenliycem zaten:) neyse yakınmayı bırakayımda geleyim avonun perfect wear eyelinerına. Bu ürünü bu ay avonun ikili paket kampanyasından aldım ve deneme fırsatı buldum.
Öncelikle şunu söylemeliyim sürümü çooook kolay ben bile sürebildiysem emin olun herkes rahatlıkla sürebilir. Siyahlığını beğendim tam kıvamında, ne çok abartılı bir siyah ne de çok şeffaf. Bir süre sonra gözün üst kısmına bulaşıyor diyenler var ama benim hiç öle bir şikayetim olmadı. Fakaaat her ne kadar adı perfect wear olsada kalıcılıktan eser yok hatta 2-3 saat içinde kendiliğinden uçmaya başlıyor. Kim gün ortasında tuvalete koşup eyeliner tazelemek ister ki???

Birde şöyle bir sürünüp çekineyim dedim umarım belli oluyodur malum benim temamda resimler pek detaylı gözükmüyor ama idare ediyoruz işte. bu arada göz kapağımdaki küçük kırmızı damarları görünce bende şok oldum merak etmeyin normalde yok onlar yorgunluktan olsa gerek:(
hadi simyaser kaçar:) mutfaktan çok güzel kokular gelmeye başladı nolur biri beni durdursun.
Tekrar görüşene dek sevgiyle kalın...

Perşembe, Ekim 29, 2009

Pofiş 100 izleyiciye ulaşmışş:))

Pofişcim 100. izleyicisini kutluyor ve çok şeker ödülleri olan bir yarışma başlatıyor. Kendisini bir kezde buradan tebrik ediyorum nice 100lere canım:)) yarışmaya katılmak için burdan buyrun

Makyaj Günlüğü Hediye Yağmuru

Sevgili Hacer yine bizler için çok güzel hediyeler seçmiş yarışmaya katılmak için 2 tık

Çarşamba, Ekim 28, 2009

Özledim Bloğumu yaaf

Nasıl özledim bloğumu nasıl anlatamam. Ama şu yoğun tempoyla başa çıkabilmek adına bloğuma yalnızca uzaktan bakabiliyorum:( Bir ara kapatsam mı felan diye düşündüm ama yok ıı-ıı ben onsuz yapamam ki. Sık güncellemesem bile aslında bloğum için çalışıyorum ben yeni yeni ürünler deniyorum, yeni pratik fikirler öğreniyorum vakit bulunca bunuda yazarım diyorum:) Yani simyaser in dönüşü muhteşem olacak anacım bekleyin:))
Yokluğumda bana ulaşan, arayıp soran, nerelerdesin zuzu demeyi unutmayan dostlarıma çoook teşekkürler.
veee son olarak özeldende bana ulaşabilmeniz ve her türlü soru ve sorunlarınızı yöneltebilmeniz için beni şu adreslerde bulabilirsiniz.

simyaser1@gmail.com

simyaser@hotmail.com

Tekrar görüşene dek sevgiyle kalın...

Pazar, Ekim 04, 2009

Hiç bir şeyden çekmedi dünyada siyah noktalardan çektiği kadar

Orhan Veli'nin süleyman efendi için yazdığı şiir siyah noktalarımla ya da kıl tüy meselelerimle baş etmeye çalıştığımda hep aklıma gelir. şiirin ilk iki mısrasında şöyle der Orhan Veli 'Hiç bir şeyden çekmedi dünyada nasırdan çektiği kadar...' ee tabi ben bunu malum durumlara göre değiştiriyorum azıcık.
Geleyim asıl konuya yani beni ömrüm boyunca uğraştırmaya and içmiş siyah noktalara. Üzüleyim mi sevineyim mi bilemiyorum ama bu dertten müzdarip tek kişi ben değilim bir çok bayan hatta bay siyah noktalarından dertli. Daha önce bir kaç kelam etmişim bu konuyla ilgili onların arasına bugün bir yenisi daha eklememin sebebi sevgili zivizivi'nin siyah nokta aparatıyla ilgili sorusu.
siyah nokta aparatı şöyle bişi;
Aslında bu aparatında siyah noktaları sıkarak dışarı çıkartmaktan öte yaptığı bir şey yok. uç kısımları minik bir çember şeklinde, çemberin ortasına siyah noktayı yerleştirip bastırarak çekiyorsunuz. Başarılı mı..? kesinlikle evet. Bu ürünü watsons da, kozmetik mağazalarında bulabirsiniz, biraz aramak, sorup sorturmak gerekli.

Bu aparatın çıktığını öğrendiğim ilk zamanlarda nette küçük çaplı bir araştırma yapmıştım nedir, nasıldır, nerelerde bulunur araştırırken yabancı bir forumda bu aparatla aynı işi gören bir pratik yöntem öğrenmiştim. Bildiğimiz tel tokada bu aparatla hemen hemen aynı işi görüyor.
Yukarda gördüğümüz tel tokaların üst kısmından tutuyoruz, alt kısmındaki su damlası şeklindeki boşluğun içine siyah noktayı yerleştirip bastırarak çekiyoruz.

Şimdi gelelim önemli noktaya bu yöntemden yeterli verimi alabilmek için öncesinde bi 15 dakikalık buhar banyosu şart. Buhar banyosu hem siyah noktalardan daha kolay kurtulmayı sağlıyor hemde bu yöntemle ciltte oluşabilecek hasarları azaltıyor. Bir diğer püf noktası, eğer siyah noktalarınız kıl gibi bir yapıdaysa yani ciltten yukarı doğru uzayabilen bir yapıdaysa bu aparatlarıda kullanırken siyah noktaların çıkış yönünün tersine doğru bastırıp çekmenizi öneririm.

Bİr diğer tavsiye daha bu yöntemi ayda birden fazla uygulamayın derim kendimde buna dikkat ediyorum. Ayda bir kere bu işlemi yaptıktan sonra bir ay boyunca peeling, scrub bir şekilde çıkışlarını geciktirmeye çalışıyorum. sonuçta bu işlem sıkarak, zorla gözenekleri boşaltma esasına dayanıyor. uzun vadede gözeneklerin açılmasına, kılcal damarların belirginleşmesine, cildin deforme olmasına neden olabiliyor...

Cuma, Ekim 02, 2009

Mübarek sanki 23 Nisan müsamereleri

Daha önce hiç söyledim mi bilmiyorum aşk-ı memnu dizisinin iyi bir takipçisiyim. Aklınıza bişi takılırsa şu bölümde şu sahnede ne olmuştu, şu sahnede şu oyuncunun üstünde ne vardı felan ansızın cevabı bende bulabilirsiniz. Geçenlerde dizinin eski fotoğraflarına bakarken şu fotoğraf dikkatimi çekti.




Normalde Beren Saati çok sever ve beğenirim ama bu fotoğrafta öle çıkmış ki her baktığım da gülmeden duramıyorum sanki Beren 23 Nisan müsamerelerine katılmışta sağ yanında abisi sol yanında babası önde küçük kardeşleri, yukardaki Nebahat Çehre'de annesi birlikte aile fotoğrafı çekmişler :D:D:D

Perşembe, Ekim 01, 2009

kozmetikte pratik bilgiler-2- :)

Bu başlığı çok seviyorum daha doğrusu kozmetikle ilgili pratik şeyleri öğrenip paylaşmayı seviyorum. elbette yazdıklarımı daha önceden duymuş ve uygulamış olan memnun kalan ya da kalmayan vardır. Bu yazıma yorum bırakarak deneyimlerini bizlerle paylaşabilirler ya da amaaaan simyaser bundan başka yazıcak bişi bulamadın mı yahu diyenler de çıkabilir, benim için fikirleriniz çok önemli olduğundan, her istediğinizi yazabilirsiniz hiç problem değil.

Gelelim asıl anlatılacaklara, bunu nerden ve ne zaman öğrendim hiç bilmiyorum ama ne zamandır aklımdaydı bloğuma yazmak. Çünkü benim gibi uyum meraklılarının beğenceğini düşündüğüm bir fikir. Şöyle ki; önemli bir gece için hazırlanıyorsunuz elbiseniz, ayakkabılarınız, küpeleriniz, hatta elbisenizin rengi ile eşinizin kravatı bile bir uyum içinde :p saatlerce uğraşıp süperde bir göz makyajı yaptınız ama tırnaklarınızın o geceki halinizle alakası bile yok işte böle bir durumda tırnaklarımız ve göz makyajımızı uydurmaya koyuluyoruz. İhtiyacımız olan beyaz renkli bir oje ve göz makyajımızda ağırlıklı olarak kullandığımız farımız. Ben sizlere nasıl yapıldığını göstermek için flormarın 86 numaralı yeşil farı ile golden rose paris 4 numaralı ojeyi kullandım.



öncelikle farı toz haline getirip karışımı yapacağımız kaba koyuyoruz. ben cd kapağının üstünde yaptım ama siz daha derin ve ince bir cisimi karıştırmak için kullanırsanız daha verimli bir sonuç elde edersiniz çünkü kıvamı çok hızlı koyulaşıyor.







üstte görmüş olduğunuz toz farın üzerine beyaz ojeyi döküp karıştırıyoruz. elde ettiğiniz ojenin rengini kattığınız far miktarına göre koyulaştırıp açabilirsiniz. ama rengi tam olarak elde edebilmeniz için bir iki damlada oje inceltici kullanmanızı tavsiye ederim çünkü ne kadar far katarsanız ojenin kıvamı o kadar koyulaşıyor.


işte elde ettiğimiz oje parmaklarda... soldaki parmağımda far oranının biraz daha arttırılmış halini görüyorsunuz dolayısıyla rengi daha bir canlı ama kıvamı daha koyu olduğu için pek iyi süremediğimide görüyorsunuz;)





bu da farla birlikte görünüşü. Ne dersiniz, beğendiniz mi bu yöntemi? :)

Çarşamba, Eylül 30, 2009

Beklenen kitap çıkmışta haberimiz yokmuş


Philippa Gregory nin boleyn serisinindeki son kitabı çıkmış nasıl merak ediyorum anlatamam ama ben daha serinin üçüncü kitabını Bakirenin Aşığı'nı okuyorum. Okuyorumdan ziyade her 50 sayfada bir yarım bırakıp başka bir kitabı okuyup sıkılınca buna geçiyorum. Aslında ilk iki kitabı bir solukta okuyup bitirmiştim ama 3. sü aynı etkiyi yaratmadı. Bakalım, 5. ye gelene kadar heycan böle düşerse boleyn seriside gözümden düşer Philippa haberin olsun, dermişim:D

Salı, Eylül 29, 2009

Vizyondaki 2 korku filmi Veba - Şeytanın Oteli 2

Tanrıııım ne kadar üşengecim ben böle neredeyse 1 buçuk haftadır şu yazıyı yazıcam ama erteleye erteleye geldik bu günlere. Efem vizyona üst üste iki tane korku filmi girerde simyaser durur mu koşar gider tabi. Önce sırf merakımdan vebaya gittim malum ikinci seçeneğimiz şeytanın oteli 2 yi ilk filminden nasıl bişi olabileceğini tahmin ettim.




Biliyorsunuz son zamanlarda bi dolu korku filmi ortalıkta boy gösteriyor (:D bu nedemekse) ama hepsini toplasanız doğru düzgün bir korku filmi etmiyor. (elbetteki Orphan ı tenzih ediyorum:) Ne yazık ki Veba da bunlardan biri oldu benim için. Doğru düzgün bir korku sahnesi bile yooook sadece ses efektleriyle korkutmaya çalışmışlar insanları desem yeridir, öle bir ses efekti koymuşlar ki adam alt tarafı kapıyı açıyor zannedersiniz 18 katlı bina yıkılıyor töbe töbe ( kabul ediyorum biraz abarttım:) Hadi korku sahnelerini de geçtim filmde herşeyin ucu açık kalıyor merak ediyorsunuz şu adam öldümü, şu kadına noldu ki... ama o merak edilen yerlere asla gelinmiyor. Filmin orjinal adı Carriers ve sağolsunlar bizde Veba diye adlandırmayı uygun görmüşler :S ama aslında filmdeki veba değil belirtileri vebaya çok benzeyen virütik bir hastalık. Bu film hele de yakın zamanda izlediğimiz bir başka salgın hastalığı konu edinen korku filmi Rec in yanında solda sıfır kalır. Son olarak yetti artık şu sıradan salgın hastalık filmleri ve anladım ki bu iş parayla değil zekayla olur diyerek bitiriyorum. Geçiyorum diğer filme...





Şeytanın Oteli 1 yi izlemediyseniz eğer, bu filmi anlamanız ve beğenmeniz pek mümkün değil, çünkü tam anlamıyla birincisinin devamı niteliğinde. İlk filmi ben vasat bulmuştum bunun içinse vasatın biraz üstünde diyebilirim. Daha merak uyandırıcı, daha heyecan verici, daha gerici... film hakkında yapılan yorumları okurken bir arkadaş 'birinci filme göre her bakımdan kendilerini geliştirmişler' demiş çokta güzel demiş. Bu sefer üşengeçliğimin esiri olup kısa bir özet geçmek yerine fragmanları ekliyorum. Affedin beni...

ha bu arada birde ımdb puanlarına bakalım;
carriers henüz 485 kişi tarafından oylanmış puanı 7.2 benim puanım 5
şeytanın oteli 2 ise 1022 kişi tarafından oylanmış puanı 6.2 benim puanım 6
2010 da şeytanın oteli 3 te geliyormuş haberiniz ola.

Pazartesi, Eylül 21, 2009

Şu rüyanın anlamını bilen varsa beri gelsin, beni bu dertten kurtarsın:(

Çok dertliyim arkadaşlar çok:( bundan 2-3 gün önce tuhaf bir rüya gördüm ve hiç bir kitaptan, korku filminden ya da perili ruhlu hikayeden etkilenmediğim kadar etkilendim. resmen paranoyak oldum her tarafı inceliyorum, günde 50 kez gidip dış kapının dürbününden bakıp geri içeri geliyorum (rüyayı anlattığım kısmı okuyunca daha iyi anlayacaksınız bunun nedenini) ve en önemlisi yalnız kalamıyorum. rüya bizim evimizde geçiyor eşyalarımız felan neredeyse tamamen aynı anlattıklarımı daha iyi anlamanız için bir de şöle küçük bir plan gibi birşey ekliyorum ki evin şeklini benimseyin.


---dış kapı-------aralık----
__salon____________MUTFAK''''balkon


Aralık diye yazdığım kısım yukarı doğru uzanan 1 metrekarelik bir alan bu aralığın sağ tarafında annemlerin yatak odası sol tarafında ise minik bir banyo var. salon yazdığım kısım aslında salonun giriş kısmı, alta doğru uzuyan bir salon. dış kapıdan içeri girdiğinizde sola doğru dönüp koridoru dümdüz gittiğinizde ise önce mutfağa giriyorsunuz ardındanda balkon kapısıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. benim yarım yamalak Türkçemle anlatabildim umarım.

gelelim şimdi rüyaya. Ben evde yalnızım ve kapı çalınıyor açmak için kalkıyorum o sırada pencereye gözüm takılıyor hava kararmaya başlamış. kapıya geliyorum dürbünden kim olduğuna bakıyorum ama adam o kadar uzun ki dürbünden yüzünü göremiyorum sadece üzerinde siyah mont olan upuzun bir adam olduğunu görebiliyorum. kapıyı açmıyorum kimo! diye bir kaç ses sesleniyorum ama çıt yok. Bu sırada dürbünden bakmaya devam ediyorum. adam kenara çekiliyor ve görüyorum ki arkasında kızıl saçlı cüce bir kadın varmış şaşırıyorum ama kadınında yüzünü tam seçemiyorum. o sırada kendinden emin bir erkek sesi 'aç kapıyı' diyor ben 'açmıycam' diyorum. biraz daha dürbünden izliyorum onları giderler birazdan diye düşünüyorum. ama uzun boylu adam gene eski yerini alıyor ve başlıyor dürbüne bişiler sokuşturmaya ben panikliyorum ve hemen telefona koşup 155i arıyorum. Ev telefonumuz görüntülü olmamasına rağmen ben 155teki kadınla görüntülü olarak konuşuyorum ve eve birilerinin girmeye çalıştığını bir ekip yollamalarını rica ettiğimi söyleyip adresi vcriyorum ve kapatıyorum. telefonu kapattıktan sonra evde bir yerlere saklanmayı düşünüyorum ama hiçbir yer bulamıyorum en sonunda aralık diye yazdığım yere girip oraya çömeliyorum ara ara kafamı koridora uzatıp kapıya bakıyorum çünkü adam kapıyı kurcalamaya devam ediyor. Nasıl olsa çelik kapı kıramaz yauw diye avutuyorum kendimi bir taraftanda ayetel kürsi okumaya başlıyorum ama telaştan hep yarıda kesip surenin başına dönüyorum. bu sırada adam kapıda bir delik açıyor elini ordan içeri sokuyor kafamı uzattığımda elinde susturuculu bir tabanca olduğunu görüyorum balkona kaçmayı deniyorum defalarca ama gidemiyorum çünkü silahını tam o tarafa çevirmiş bekliyor ortaya çıkmamı. bu sırada hala kapıyla uğraşıyorlar seslerden anlıyorum ki kalabalıklar nerde kaldı bu polisler diye kızıyorum kendi kendime panikle. en sonunda kapıyı kırıyorlar bir kaç kişi evin içine giriyor. ben olduğum yerde dizlerimin üstüne çöküyorum 'bitti artık' diyorum kendi kendime 'buraya kadarmış'. uzun boylu adam elinde silahla gelip önümde dikeliyor ben kafamı kaldırıp yüzüne bakıyorum ama adam beni farketmiyor kafasını içeri uzatıp aralığa açılan odalara; annemin yatak odasına ve banyoya bakıyor ama ayaklarının ucunda duran beni görmüyor. O sırada diğer adamlar 'evde yok, kaçmış kız' diyorlar. ben kendi kendime söyleniyorum 'bunlar niye beni görmüyor ki? nereye saklandım acaba? nasıl beni görmüyorlar?' diyorum. ve uyanıyorum...
O kadar gerçekçiydiki hala en ufak detayına kadar hatırlıyorum sanki gerçekten yaşamışım gibi. daha öncede tuhaf rüyalar gördüm ama hiç biri bu kadar etkilememişti beni. resmen uykularım kaçıyor. manalar çıkarmaya çalışıyorum ama yok yok yok havanın akşam üzeri olması, dev gibi bir adamın arkasından cüce bir kadını görmem, adımdan daha iyi ezbere bildiğim üstelik hayatımdaki tüm panik anlarımda dilimden dökülen ayetel kürsiyi yarıda kesip okuyamamam, adamların beni görememesi... bunların hepsinin bir anlamı olmalı ama neee??? bi fikri olan beri gelsin.
Çünkü ben hayırlı bir şey olmasına dua etmekten başka bir şey yapamıyorum:(((

Pazar, Eylül 20, 2009

İYİ BAYRAMLAAAR:))


Ne çabuk bitti ramazan, ne çabuk geldi bayram anlayamadım doğrusu ama hoş geldi sefalar getirdi. herkese sevdikleriyle birlikte mutlu, huzurlu bayramlar diliyorum.


Cumartesi, Eylül 12, 2009

Body Shop Blush Trio

Duymayan kaldı mı bilmiyorum ama ben gene de söyliyeyim. Şu sıralar tüm body shop makyaj ürünlerinde 2 al 1 öde kampanyası var kampanyaya şuradaki tüm ürünler dahil ilgilenenlere duyurulur. Bende kampanyadan faydalanarak yeni çıkan makyaj serisindeki 3 lü allıklardan 2 numarasını (warm sunset) aldım zaten daha fotoğraflardan kestirmiştim gözüme:P Birde bu serinin rujlarını denemek istiyordum ama yakından pekte beğenmedim kendilerini. Allığa gelinceee bakalım fotoğraflara nasıl bişeymiş.




Gördüğünüz gibi benim koca elimin avuç içini doldurur boyutlarda. 36 aylık bir kullanım süresi var ama bu allığı her gün sürsek anca 36 aya biter heralde. bildiğiniz pudra gibi mübarek :) oldukçada pigmentli fırçayı değdirmeniz yeterli demem gerekirdi ama fırçayı dikkatli değdirmek gerek diyorum çünkü o bile fazla gelebiliyor. Mat bir allık değil ama günlük kullanıma uygun, çok minik ışıltıları var. Şaşırtıcı derecede kalıcı hiç tazeleme gereği duymadım.

Üstteki fotoğrafa göre en üstteki koyu renk orta parmağımda, sağdaki en açık renk işaret parmağımda, soldaki renk yüzük parmağımda, üçünün karışımı küçük parmağımda.



Ben en çok orta parmağımdaki rengi sevdim, farklı bir duruşu var.

Peki bu allığı kimlere tavsiye ederim? -özellikle esmer tenlilere ve allıkta abartılı ışıltı aramayanlara...

Az daha unutuyordum body shop bir de 12-13 Eylül tarihlerinde geçerli olmak üzere yani bu hafta sonu tüm cilt bakım ürünlerinde %30 indirim yapmış. Bayram öncesi eksiğimiz kalmasın diye;) Haberiniz ola.

Cuma, Eylül 11, 2009

Avon alışverişi ve yenilikleri

Bugün biraz tembellik yapıp itsbeauty formuna koyduğum resimleri burda da kullanıcam :) bakalım avondan k10 kampanyasında neler almışım.






Fırçaları bir önceki kampanyada sipariş vermiştim ama yeni elime ulaştı, temsilcimin sorumsuzluğu sağ olsun. Rujum köpük ruj serisinden mango sorbet bayılıyorum bu renge çok esmer olmayan herkese yakışabilecek bir renk. Yakından bir bakalım...



Fırçalara gelince allık ve far fırçası tüy dökmüyorlar, kabuki daha ilk kullanımda 2-3 tane döktü. Yumuşacık değiller ama yüzü çizen cinstende değiller genel olarak idare eder. Ruj fırçasından bi tane daha almayı düşünüyorum en çok onu beğendim. Çantayıda süet çizmelerimle çok uyumlu olacaklarını düşünerek aldım, gerçekten çok uyumlu oldular severek kullanıcam.
Haa bu arada avon önümüzdeki ay spotlight adında yeni bir parfüm çıkarıyor. Ferah-oryantal grubunda bir parfüm ben çok beğendim ama benden başka kimse beğenmemiş heralde. Yorumlar hiç iç açıcı değil büyük ihtimalle deniycem bu parfümü ama kimse beğenmezse tatil günleri evde sıkar kendi kendimi koklar dururum :D şimdilik bu kadar tekrar görüşene dek sevgiyle kalın.

Salı, Eylül 08, 2009

ORPHAN (EVDEKİ DÜŞMAN)


Bildiğiniz gibi dünkü güzel haberden sonra bu filme gitmeyi tercih etmiştim Biliyorum şimdi neden son durak 4 dururken buna gittin ki diyenler çıkabilir. Ama açıkçası 3D yi felan boşverdim orphan'ı daha çok merak ettiğim için ona gittim. Filmin yorumları ve ımdb puanıda beni daha da çok heycanlandırdı. Gene de fazla umutlanmadan gitmiştim ama beklediğimden 3 kat daha güzel bir film çıktı. Helede afişteki o küçük kızın oyunculuğuna yeteneğine tek kelimeyle hayran kaldım bu kız 12 yaşındayken böyleyse büyüyünce nasıl bişi olacak acaba. minik oyuncumuzun fotoğrafınıda ekliyeyim.


Film genel olarak güzeldi ama özellikle ilk 15 dk sı ile son 45 dk sını daha da çok beğendim orta kısmı sıkıcı felan sanmayın sakın ama bahsettiğim bölümlerine nazaran daha durağan geçiyor. Son kısmına gelince beni şaşırtmayı başaran, 40 yıl düşünsem aklıma gelmeyecek şeyler çıktı ortaya ağzım bir karış açık izledim valla:)


Filmden kısa bir özetde geçmek istiyorum o yüzden filmin devamı hakkında bişiler öğrenmek istemeyenler bu paragrafı okumasın. Film 2 çocuk sahibi bir çiftin 3 çocuklarını daha doğmadan kaybetmelerinin üzüntüsüyle başlıyor. Annenin rahminin alınmasından dolayı tekrar bebek sahibi olamayacaklarını bilmekte ayrı bir üzüntü sebebidir. Bu üzüntülerini biraz olsun hafifletmek için evlat edinme kararı alırlar ve yetimhanede Esther adındaki küçük kıza hayran kalıp onu evlat edinirler. Esther i eve getirip diğer iki çocuklarıyla tanıştırırlar, her şey yolundadır ama bir müddet sonra tuhaf olaylar olmaya başlar. Esther in olduğu yerde hep tuhaf olaylar oluyor, birileri ya ölüyor ya da yaralanıyor. Esther de bir sorun var ama ne? Anne bir şeylerden şüphelenip esther in geçmişini araştırmaya başlıyor ve tuhaf bilgiler elde ediyor. esther in uzun bir süre ruh ve sinir hastalıkları kliniğinde kaldığını aslında küçük bir çocuk değil 33 yaşında bir yetişkin olduğunu ancak hormon bozukluğu nedeniyle fiziksel olarak gelişemeyip küçük bir kız gibi göründüğünü öğreniyor. Ve Esther'in gazabından kurtulmaya çalışıyor.



Kim böle şeker bir kızdan şüphelenebilir ki:)


ben geeeeldiiiim:)

Erken bir dönüş yaptım ve size çoook güzel haberler getirdim. Biliyorsunuz sınavım için bir haftalığına bir ara veriyorum diye üzücü bir yazı yazmıştım. O günden beri harıl harıl çalıştım tabiri caizse tuğla boyutunda bir kitabın içinde yuvarlandım durdum. Arada sadece foruma girmek için mola verdim:) Pazar günüyse umutlarımın bittiği andı herşey bitti yetişemiycem, geçemiycem bu sınavı diyip durdum nerdeyse çalışmayı bırakıcaktım ama son gayret bugün sabahta kalktığım gibi çalışma masama oturdum. Tam dalmış çalışırken telefon çaldı isteksiz isteksiz açtım çok çok sevdiğim arkadaşım aramıştı. Veee o müüüthiiiiş haberi verdi bana sınavdan muaf olduğumu adımın listelerde yazmadığını, hocalarla görüştüğünü ve sınava girmeme gerek kalmadığını söyledi işte o an sevinçten uçtuğum andır işte buna kocaman bir smiley ekliyorum :D:D:D:D:D:D:D:D




Çalışma masamı, odamı, evi sevinçten her yeri dağıttım :D Dağıttığım gibide topladım ve attım kendimi sokaklara bir haftanın sıkıntısınıda attım üstümden. haberin verdiği sevinçten onca gün evde tıkılıp boşu boşuna ders çalıştığıma bile üzülmedim. Vizyonda ardı ardına korku filmleri varken simyaser durur mu dışarı çıktığı gibi sinemada buldu kendini vee ORPHAN a gitti:) Bu filmle ilgili yorumlarımı daha sonra yapıcam çünkü hemen geçiştirmek istemedim. Şimdilik bu güzel haberi burda bitiriyorum.

tekrar görüşene dek sevgiyle kalın:)


Çarşamba, Eylül 02, 2009

Beni ararsanız çalışma masamdayım :S




Bütün yaz boyunca, tatile gittiğimde bile böle minik bir ara vermemek için elimden geleni yaptım elbetteki bloğumu aksattığım 4-5 gün yazı yazamadığım günler oldu ama ilk kez böle ayrı kalıcağımız için çoook üzgünüm :( Aslında yazıcak daha neler var neler ama aah şu engeller olmasa.




Simyaser 1 haftalığına minik bir ara veriyor sevgili okuyucular:( Nedeni haftaya bu gün gireceği önemli sınavına daha sonra pişman olmamak için elinden geleni yapıp çalışması gerektiği. Bu süre içinde ne yeni yazı yazabilecek ne de yorumlarınızı onaylayabilecek:( hatta kendine ceza verip 1 hafta boyunca internete bile girmeyebilir çünkü çoktaaan bu çalışma işini bitirmeliydi.
Bana şans dileyin olur mu kızlar:(
Tekrar görüşene dek sevgiyle kalın.
Dönüşte iyi haberlerimi vermek umuduyla,
Simyaser

Pazartesi, Ağustos 31, 2009

Blog dünyası böle yarışma görmedi:)

Ben böle bir yarışma görmedim. Bugün gelip bloğumu açtım ve takip ettiğim blogların yazılarına bir bakayım dedim. Şaşırdım birden bugünde ne kadar çok yazı yazmış bloggerlar böle dedim ve okumaya başladım. Gördüm ki %95 i ebvatamızın yarışması için yazılmış. Efendim yarışmanın ünü ülke sınırlarını aşmışta bizim yeni haberimiz olmuş:))
Ebvatamı 200 ü aşan izleyici sayısından dolayıda ayrıca kutluyorum.
eeee siz daha ebvatanın yarışmasına katılmadınız mı (sakın ben daha önce bu bloğu hiç farketmedim ki demeyin düşer bayılırım vallahi :))))

Nivea T bölgesi temizleyici bantlar

Yüzümde beni uğraştıran, gördüğümde rahatsız eden tek şey; siyah noktalar...
Daha öncedende bildiğiniz gibi kolay kolay sivilce yapmayan yağlı bir cildim var ama burnumdaki siyah noktalarla başım dertte. Pek çok ürün deniyorum bu sorunum için son denediklerimden biride bu.


Öncelikle şunu söylemeliyim çok pratik bir ürün yani yoğun olduğunuz zamanlarda; buhar banyosuydu, siyah nokta aparatıydı uğraşamam dediğiniz zamanlarda elinizin gidebileceği ilk ürün. Paketin içinden 2 adet çene için 4 adette burun için bant çıkıyor. Yüzünüzde uygulamak istediğiniz bölgeyi ıslatıp yapıştırıyorsunuz. 15 dk öylece bekliyorsunuz.
Bu süre içinde bant setleşiyor burnunuz alçıya alınmış gibi hissediyorsunuz:) son adımda bantı kaldırıcaz. Çok dikkatli olmak gerekiyor yani üründen yeterince verim almak için en önemli kısım bantı kaldırma kısmı. Ağda bantları gibi hızlıca çekilmemeli, olabildiğince yavaş ve sabırlı hareket etmek gerek. Sonuç başarılı %100 olarak kurtulamıyorsunuz siyah noktalardan elbette ama en az %80 ine veda ediyorsunuz. Kısacası zamanı kısıtlı olanların kurtarıcısı...

Cumartesi, Ağustos 29, 2009

En yaratıcı emotion'lar ödüllendirilldi

eminim ki Emotion parfümlerini bilmeyeniniz yoktur bende ortaokul yıllarında tanışmıştım kendisiyle. hayatımdaki en değerli varlığım annemin o dönemlerdeki favori parfümüydü her çeşiti evin her köşesinde bulunurdu yani bu parfüm benim için bir nevi anne kokusu:)
geçtiğimiz günlerde emotion ın websitesinde gezinip parfümlerin içeriğini incelerken bir yarışma düzenlendiğini görmüş ve katılmıştım. okuyuculardan yeni bir emotion parfümünü tarif etmelerini istemişlerdi yani kokusu, şişesi, kutusu ve reklamı nasıl olmalıydı? bende bu konuya yönelik bir yazı yazıp göndermiştim. vee açıklanan sonuçlara göre şanslı 143 kişiden biri olmuşum. yarışmayla ve emotion parfümleriyle ilgili bilgiler için emotion ın websitesine bakabilirsiniz...

Bugün bilgisayarın başında pineklerken kapı çaldı ve emotion ın gönderdiği hediyeler elime ulaştı. Kendilerine teşekkürlerimi burdan iletmek istedim. Hadi bakalım emotion bana ne göndermiş...

Annem tutkunu olduğu parfüm ve deodoranta hemen el koydu bana da far ve kalp şeklindeki sevimli kutusu kaldı
fara yakından bir bakış...


Çarşamba, Ağustos 26, 2009

Body Shop Bizi Sonbaharda da Süsle

Body shop un yeni sonbahar koleksiyonu web sitesinde görücüye çıktı, mağazalardada eylül ayında yerini alcakmış. ben bu seride özellikle rujlara bayıldım hele de pembişler ne güzel görünüyorlar öle. ama ne yazık ki o güzelim pembişler Türkiye de satışa sunulmıycakmış sadece 4 renk seçeneği sunmuşlar hehe ondada bi tanesini gözüme kestirdim hemencik. hadi bakalım koleksiyonda neler varmış...

farlar

açıkçası farlar çok sıradan geldi bana hani kırılan farlarımızı alkolle karıştırıp pres yapıyoruz yaa öle bir görüntüleri var.

allıkların renkleri çok güzel görünüyor helede soldakinin alt kısmındaki renge bayıldım umarım yakındanda bu kadar güzeldir.


göz kalemleri sanırım göz içine çekilebiliyorlar, en güzel yanları bu olsa gerek

veeee geldik rujlara, şöle genelden bir görünüş...



soldan sırayla pink flirt - pinkette - pure blush


bunlar benim sevdiğim pembişler ama ne yazık ki Türkiye de satışları olmadığı için benim olamıyacaklar...



soldan sırayla soft heather - berry shimmer - pink ginger - golden apricot


bunlarda tr de satışı olan rujlar benim gözüme kestirdiğim pink ginger :)

bu arada sonbahar serisi sınırlı üretimdedir haberiniz ola, fiyatlar ise allıklar 37.9 farlar 27.9 rujlar 24.9 kalemler 15.9 tl .

Herkese keyifli makyajlar ...

Salı, Ağustos 25, 2009

Dikkat Aranıyor...

normalde bu yazının başlığını benim olacaksınız nihahahaha gibi bişi yapmam gerekirdi ama yapamıyorum işte:( ne zamandır almak istediğim bir iki şey var hepsi aklımda sırf onları almak için kaç kez alışverişe çıktım hiç bilmiyorum ama sonuç hep aynı planlanan şeyler torbada yok rastgele görüp beğenilen kıvır zıvırlar çıkıyor eve gelince torbalardan. en sonunda çareyi buraya yazmakta buldum eminim istediğim cicileri gören, duyan, kullanan ve bana tavsiyede bulunacak olan vardır...

1- SAKS MAVİSİ GÖZ KALEMİ VE FAR

'aman simyaser bu muydu bu kadar feryat figan aradığın şey?' dediğinizi duyar gibiyim:) ama yok işte yok. istediğim gibi ne bir far ne de bir göz kalemi bulabildim. bildiğiniz gibi saks mavisi bu yaz epey ünlendi bütün vitrinler masmavi eee maviyi giyipte göz makyajında aynı rengi kullanamayan ben doğal olarak deli oluyorum:( baksanıza ne güzel durmuş hatunda...

2- NE RENK OLDUĞU BİLİNEMEYEN BİR RUJ

bu renge magenta mı denir, fuşya mı yoksa pembe mi bir türlü karar veremedim.




eski türk filmlerinde olur ya kızın adını bile bilmeden aşık olanlar vardır. kız her gün aynı yoldan geçer gider hakkında hiç bir şey bilinmesede her geçen gün ona olan aşk daha da büyür. işte bu rujla aramızda öle bir bağ var. ne markasını ne adını biliyorum ama gün geçtikçe daha da çok seviyorum. deli miyim neyim:D şaka bir tarafa gerçekten bu rengi bulabilmek için bırakın ruj denemeyi eldeki rujlardan karışım bile yaptım ama sonuç gene hüsran:(

3- LEOPAR DESENLİ BABET

evet benim hala bir leopar desenli babetim yoooookpazarlarda bile satılıyor, biliyorum ama ben henüz bulabilmiş değilim. Ayaklarım biraz naziktir benim kolayca su toplayıp yara olurlar. o yüzden pazardakilerle sadece bakışabiliyorum. Onun dışında mağazalarda sanki kıtlık gelmiş gibi dümdüz yani taşsız tokasız simsiz , 40 numara:), oldukça rahat, haa birde ayağı yara yapmayacak bir babet bulunamaz mı canım

ooof of işte böle kızlar tavsiyelerinizi bekliyorum. haaa bu arada netten alışveriş yapmadığımı ve Ankara da yaşadığımı önemle bildiririm...

Pazartesi, Ağustos 24, 2009

flormar pembiş oje - meşhuuuur no 58

aaah aah ilk görüşte aşk yaşadığım ojedir bu kızlar. en sevdiğim pembişim, oje kutumun demirbaşı, aynı zamanda uğurlu olduğunada inanırım.

fotoğrafta bir ton koyu çıktı bir türlü gerçek rengini gösteremedim :(

haaa bir de bu ojenin sürülüşünden 3 gün sonraki hali, işaret parmağında tuhaf bozukluklar var siz onları görmeyin olur mu? :)

Bir korku filmi tutkununun tutkunu olduğu filmler:)

en sevdiğim başlıklardan birini güncelliyorum şuan değmeyin keyfime :)
bugün bahsedeceğim filmler genelde kapalı alanlarda geçen, korkudan ziyade gerilim yönü ağır basan filmler. şimdiden söyliyeyim 2 side sevdiğim filmler o nedenle izlemenizi gönül rahatlığıyla tavsiye ederim...

1408 2007-ABD


ne desem bilemedim bi anda :) aslında bu filmle ilgili söylenecek o kadar şey var ki nerden başlayacağımı bilemedim desem daha doğru olur.
film maceraperest bir korku romanı yazarının bir sonraki romanı için malzeme arayışıyla başlıyor. adam geçmişte bir çok cinayet işlenen oteller, perili evler gibi çoğu insanın ürkeceği mekanlarda bir gece geçirerek deneyimleri doğrultusunda romanlarını yazıyor. son durağı ise dolphin otelinin 1408 nolu odası oluyor. otel müdürünün tüm engelleme çabalarına rağmen yazar onlarca insanın çeşitli nedenlerle öldüğü bu odada bir gece kalmakta ısrar ediyor ve başarıyor. odaya girdiği ilk dakikalarda anormal olan hiç bişi yok ama ilerleyen dakikalarda 1408 nolu oda ona tuhaf oyunlar oynamaya başlıyor...









gelelim benim yorumuma, filmi izlemeye başladığım ilk 1 saat sonucunda bu film benim en beğendiğim gerilim filmi olmaya adaydı ama gelin görün ki ilerleyen dakikalarda beni hayal kırıklığına uğrattı. film iki sonlu gibi bir şey olmuş adam odadan çıkıp kurtulmayı başarıyor ama sonra tuhaf bir şekilde kendini gene odada buluyor.... bunun dışında beğenmediğim bir kaç detay daha var ama genel olarak izlenilesi güzel bir gerilim filmi.


PANİK ODASI 2002-ABD


'kapalı bir mekanda insanları maximum ne kadar gerebilirsiniz ki' önyargısını yıkan ender filmlerden.
mini özet: eşinden yeni boşanmış bir kadın ve küçük kızı kendileri için aslında fazlaca büyük bir ev kiralarlar. evin en büyük özelliklerinden biri kalın çelik kolonlar kullanılarak acil durumlar için yapılmış ve akla gelebilecek tüm özellikleri bulundurmasıyla insanın ağzını açık bırakan bir panik odasının bulunmasıdır. ama ne yazık ki bu muhteşem ev anne kıza pekte uğurlu gelmez daha ilk geceden evlerine hırsız girer ve bir şekilde panik odasına sığınmayı başarırlar. şanssızlıkları bununlada bitmez çünkü deneyimli hırsızların asıl istedikleri şey panik odasında gizlidir. ve o odaya girmek için türlü yollara başvururlar...
ama hepsini geçtim sadece Jodie Foster ın oyunculuğu bile filmi kurtarmaya yetiyor.